Gebenin İnfazı

Rahab
Posts:8
Joined:Wed Aug 28, 2019 8:14 pm
Gebenin İnfazı

Post by Rahab » Sun Sep 01, 2019 1:40 pm

Odanın üç köşesine yerleştirilmiş üç adet mumun aydınlattığı loş odanın içinde altı kişi vardı, birbirlerinden uzak durup farklı yerlere baksalar bile akıllarındaki düşünceler benzerdi. Korkudan elleri titreyen, gençliğinin baharındaki kadın, bir yardım eli bekler gibi baktı masanın yanındaki kadına. Dizlerinin üzerinde çökmüştü kadın, yere bakıyordu. Odadaki hepimiz masanın yanındaki kadını Şehrazat olarak tanıyorduk, içimizdeki en akıllı, en korkusuz, en çevik kişiydi. Ortadaki kadın ise gebeydi.

Sana nasihatler vermemi mi bekliyorsun? Seni kurtarmamı mı bekliyorsun?” diye fısıldadı kadına. Camdan bakan şişman, bıyıklı ve kel adam gözlerini kısmış, sokaktan geçen herkese tek tek bakıyordu. Gözleri, inanılmayacak bir hızda hareket ediyordu, uyuyan birinin gözleri gibi. Sırtı dönük bile olsa sessizce dinliyordu konuşulanları, tıpkı herkes gibi. Odada benim haricimde Mimi diye yeni bir kadın da vardı, Lanet’lerin sırlarına vakıf olmuş bir cadıydı. Çok konuşmaz, 7001 boncuklu tespihiyle ilgilenirdi sessizce. Zaten aklı düzgün çalışmaz, garip hareketler yapıp söylenmeyecek şeyler söylerdi. Bu odadaki herkesi buraya getiren şey, öldürme işinde çok iyi olmalarıydı.

Çok ciddiydi Şehrazat, hatta kızgındı. Beline kadar gelen koyu lacivert, bukleli saçları, Marma kadar beyaz teni ve gri gözleri ile, bir gözün görebileceği en güzel kadındı. Birçok insanın aksine, vücudunda en ufak bir yanlışlık, bozukluk yoktu. Kıpkırmızı dudaklarından, “Böyle olacağını biliyordun. Sana o gece şehirden ayrılman gerektiğini söylemiştik.” Sözleri geldi, tıslarcasına. Bir anda herkes kafasını çevirdi kadından, çiçek işlemeli duvar kağıtlarıyla bezeli duvarlara döndüler. Şehrazat ve şişman adam hariç hepsi gözlerini kapattılar ve duyulmayacak bir ses tonunda bir şeyler söylemeye başladılar. Bir dua, bir ilahi döküldü dudaklarından, harmonisi sardı tüm odayı. Bir ölüm şarkısı. Ölüm doldu bir anda odaya, titrek alev daha da titredi, kalpler daha hızlı attı, şişman adamın gözleri daha hızlı hareket etmeye başladı, Mimi tespihini daha hızlı saymaya başladı. “Kurtarılman için çok geç.” Dedi Şehrazat, bu anlar, kadının yaşadığı son anlardı. Kadın da bunun farkındaydı. Ölüm şarkısı daha da güçlendi.

Bir anda ışıksızlığı kucakladı kadın. Ölümü kabullendi.
Korkmam.
Korku zihin katilidir.
Korku yıkım getiren küçük ölümdür.
Korkunun içimden geçip gitmesine izin vereceğim.
Geçip gittiğinde bıraktığı izlere akıl gözümle bakacağım.
Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olamaz.
Sadece ben olacağım.

Tünelin sonunda ışık olmaması bile onu korkutmuyordu. Yutkundu.

Şehrazat kadının yaşlı gözlerine baktı. “Belki gideceğin yer daha güzeldir. Muhtemelen değildir.” Diye fısıldadı acımasızca, ölmeden önce kadının tutunduğu tek dalı da elinden aldı. Kadın ağlamaya başladı sessizce, yaşayamadığı her şey için gözyaşı döküyordu. “Yapman gereken tek bir şey vardı ve onu bile yapamadın. Yapman gereken tek şey şehirden defolup gitmekken bunu bile başaramadın. Kült’ü yarı yolda bıraktın.

Uzandı Şehrazat kadına sağ eliyle, çenesini işaret parmağını kullanarak bir iki santim yukarı kaldırıp kendisine bakmasını sağladı, bir annenin sahipleniciliği ile dokundu kadına. Kadının çenesi titriyordu ve yanakları ıslaktı. Mumların titreyen ışığı kadının yüzüne yansıyor, olduğundan daha çok ağlamış gibi gözükmesine neden oluyordu. Ölüm şarkısı daha da güçlendi, bir uğultu şeklinde yayıldı odaya. Bütün sesleri bastırdı bir anda, kulaklar başka hiçbir ses duyamaz hale geldi. Güçlü, gırtlaktan gelen seslere dönüştü fısıltılar, mumlar öylesine titredi ki, yanıp sönen bir deniz fenerine benziyorlardı. Saniyenin yüzde biri süre geçmeden ortadaki kadının boğazında kocaman bir kesik açıldı. Kendi kendine mi açıldı, yoksa Şehrazat mı açtı, o an odadaki kimse görmemişti. Kesik öylesine büyüktü ki, kadının kafasının vücudundan ayrılmaması şaşırtıcıydı. Kadının ciğerlerine, ağzına kan doldu. Nefes alamadı kadın. Öyle can verdi işte, değersiz bir böcek gibi. Tam o an ölüm şarkısı kesildi, ve mumlar kendi kendilerine söndüler.

"Yıldızgören'in de aramızdan gidişiyle yaratık avcısı açığımız oldu. Bu konuyu Rahab'ın çözmesini istiyorum. Ruhyüzen'i bul." ...Söylemesi kolaydı Şehrazat için. Benim için ise bir cehennemden bahsediyordu.

Kalbini al bunun cadı. Belki işine yarar. ” Dedi, kimseye bakmadan. Kadının kanı odanın zemininde yayılırken Mimi ayağa kalktı, tespihini kendi boynuna dolayıp otantik bir kolye haline getirirken. Şehrazat sinirle kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Mimi hariç hepimiz Şehrazat'ı takip ettik.

Post Reply